Ana içeriğe atla

SEN DE DÖNERSİN BELKİ BİR GÜN YÜZÜNÜ-Muhammet Baran ASLAN(Baranî)


SEN DE DÖNERSİN BELKİ BİRGÜN YÜZÜNÜ

Ölmek için çok yorgunum.

Yaşamak için daha çok...

Melankolik bir asfalt kusmuğu asır.

Ve ben bu asrın sancısı...

Kim doğurdu kaygılarımı?

Bilmeden arşınladığım sokaklar,

Yüzüme vurur bir tokat gibi

Hakikat çekideklerini.

Gördüm ki...

Gördüm ki, ruhumun aynasında fokurduyor aksin.

Ne kadar da aksisin...

Fakat aldırmayacaksın, ne de olsa

Feza kokuları ve magma köpükleri arasında

Sevmeyi sevmek

Benimkisi.

Senin için, sana inat!

Bilirim sen satır görürsün,

Ben kader!

Yılkılar arasında koşturduğum günlerde kalma 

Bayat hayat tadı damağımda...

Kaldırım üstü kol kanat,

İki büklümüm.

Matemler erir gövdemde.

Ne cemadat işitir ne hayvanat.

Bilirim, sen

Tek boyutlu hayatının cenderesinde

Sürüklenmektesin.

Sen de bil!

Ben sızdığım zamanın şekline direniyorum!

Ve akmamak için küfrediyor damarlarımdaki kan.

Bre hey zalim, çek kelimelerini kınından!

Vurmak istersen garibi gönlünden,

An bu an!

Ama bil ki ya biriz biz

Ya bir eksik...

Farkımı fark edebilmek için ıraklarda

Çokça acıttım kendimi.

Öğrenemedim.

Ama öğrendim ki doğup batmıyormuş güneş.

Dünya dönüyormuş.

Sen de dönersin belki birgün yüzünü.

Tenezzül edersen avam tabakasından bu ferde;

Perde perde gerilmiş damarlarım

En incesinden kızgın bir şiş ile

Deşilse bile.

Zannetme ki bir günde değişiyor bu memlekette bu şeyler.

Zannetme ki; senden başkası bilmez düşlerini...

Mazimin atimi yutuşunu izledim göz çukurlarımda.

Düştü payıma en soysuzu vakitlerin.

Bakmak için çok geç gözlerime!

Son yaprağı da soldu içimdeki gülün.

Gülüşlerini sakla başkalarına.

Aşklarına sakla mesela...

Yahut yamaçlarına burnunun zirvesinin.

Ne de olsa sen sensin, ben benim.

Ne diye eklemlerinden sana kenetleneyim?

Yaşamak için yaşlanmak çok ağır değil mi?

Senden, seni isteyeyim!

Bir mahzen ıslaklığı ayaklarımda,

Göz hapsindeyim ağaç kabuklarının.

Göğsüm tunçlaşmış, mermerleşmiş,

Sertleşmiş, içi boşalmış terimlere karşı.

Bu tekerleme terennümü bu yüzden

Yıldırır seni siperlikler arkasında bile!

Bu somut hile, müşahedat âleminin,

Karancayiyenlerin ve cinnilerin

Diline dolaştırılmış bir hida'dır.

Nihayet bulmak isteyen ve

Emen irinini beynimin.

Beylik lafları eden...

Bu Sibirya Türküsünü, sana ben

Başkentin sokaklarında haykırıyorum.

Başkent şerha şerha yarık!

Başımın dibini kaşıklıyorlar, hissediyorum.

Bir şimedifer tüm heybetiyle

Geçiyor hayalimdeki şehirden.

Biraz da sen sür izimi...

Dışlanırsa insan ancak böyle dışlanır.

Yine de en fazla

Soylurken ruhumdan derim,

Güne dünden haber ederim .

Dedim ya çek kınından kelimelerini...

Çek ama ellerim boş.

Sunacak bir meyim yok sana.

Senin sakîn değilim.

Varsa yoksa bir heyula,

Bir boş koğuş ve bir pabuç.

Dama attığın pabucumun teki hani...

Hani bir soru yüzünden

Sora sora çöllerde 

Yüzüme gözüme bulaştırmıştın kinini.

Sormaz olsaydım, soluksuz kalıp!

Sonrasız kaldım...

Neden sonra anladım?

Kalmadı içimde kimse.

Ölmek için çok eksiğim,

Ölmemek için çok fazla...


 Muhammet Baran ASLAN (Baranî) - 2022

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

EVİN PORTRESİ- Leyla ARSLAN

     EVİN PORTRESİ  ... Evdeyim, burda çocukluğumun sıcak ekmek kokusu var. Sabahları erken öten kuşların, akşamları şehri kuşatan çiçek kokularının, tanıdık bütün sokakların, yol ayrımlarının ve denize bakan bütün evlerin... O evlerde geçen hatıraların izi var. Üstünden yıllar da geçse buraya gelir gelmez aradığım bir şeyi bulur gibi oluyorum. Henüz unuttuğum o taze bilgiyi hatırlamanın çabukluğuyla bir rahatlama alıyor içimi: bir huzur, belki de güven.. Kendimi güvende hissettiğim bir kuytu burası. Gölgesinde acılarımı dindirdiğim, bazen de bütün acılarımı yeniden hissettiğim bir yer... Duvarlarla sınırlı bir mekan olmaktan öte, penceresinden göğe uzanabildiğim... Denizi bütün genişliğiyle içine alabildiğim bir ova burası… Yeni biten otların üzerine uzanıp tatlı rüyalara daldığım bir ova. Çocukluğumun ve ilk gençliğimin elinden tutup aynada yetişkin bir kadına dönüştüğüm o kutlu yer. Evdeyim. Annemin mutfaktaki varlığı loş bir ışık olup odama yansıyor. ...

ÖLÜM VE YAŞAM ÇİZGİSİNDE ADALETİN TEMSİLİ- Tolga AYDIN

    ÖLÜM VE YAŞAM ÇİZGİSİNDE                   ADALETİN TEMSİLİ “Dünyaya geldiğim anda Yürüdüm aynı zamanda İki kapılı bir handa Gidiyorum gündüz gece” Aşık Veysel   Ölüm ve yaşam perspektifinde yaşamını idame ettiren insanın amansız mücadelesi tüm anlatılarda temsili bir sahnede yer alır. İnsanın iyilik ve kötülük dairesinde kendince anlam arayışında olması ve bunun temsilinin metne ve sahneye aktarımı dikkate değerdir. Edebiyat ve sanatın göstermeye bağlı anlayışını gözler önüne seren temsil sanatı, tragedya, trajedi, tiyatro ve birçok türeviyle Dünya edebiyatında kendini önemli bir yere konumlandırmıştır. Tanrı hükmü, adalet, kader, hırs, intikam ve isyan bilincinin insan zihninde, eylemlerinde ve bilincinde tezahürü trajedinin başlıca konularındandır. Bu çalışmada da William Shakespeare’nin Hamlet eseri ve Sophokles’in Antigone eseri üzerinden karşılaştırmalı olarak bahsi geçen başlıkların karakter...

KALIN TÜRK: İSMET ÖZEL- Kemal AKIN

                KALIN TÜRK: İSMET ÖZEL     Günümüz Türk Edebiyatı’nın yaşayan en büyük şairlerinden; İslam’ın, Türk ülküsünün savunucusu; fikir adamı, "değişimler şairi", “celladına gülümseyen adam”: İsmet Özel…     1944 yılının Eylül ayının 19.günü, Kayseri’de dünyaya geldi. Sökeli bir babanın altıncı çocuğudur. Öğrenim hayatı ve çocukluğu ülkenin çeşitli yerlerinde geçirdi. Babası ile muhabbeti kendi deyimiyle "o, öldükten sonra" başlar. Manevi açıdan derin bir çocukluk yaşayan Özel, Ankara Gazi Lisesi'nde öğrenimini tamamladı. Artık vakit, üniversite vaktiydi.1962 yılında, Ankara Üniversitesi, Siyasal Bilgiler Fakültesi’ne kayıt yaptırdı. Bu dönemlerde 'şiir' ile ilgisi, disiplinli bir şekilde devam etti. Çocukluğundan beri  şiirle uğraşan Özel, o dönemden aldığı ruhla şiire devam etti. Daha sonra ikinci sınıfa geldiğinde -okula devam edebildiği halde- okulu bırakma kararı aldı. Daha sonra Hacettepe Ünivers...