ÖLÜM VE YAŞAM ÇİZGİSİNDE ADALETİN TEMSİLİ
“Dünyaya geldiğim anda
Yürüdüm aynı zamanda
İki kapılı bir handa
Gidiyorum gündüz gece”
Aşık Veysel
Ölüm ve yaşam perspektifinde
yaşamını idame ettiren insanın amansız mücadelesi tüm anlatılarda temsili bir sahnede
yer alır. İnsanın iyilik ve kötülük dairesinde kendince anlam arayışında olması
ve bunun temsilinin metne ve sahneye aktarımı dikkate değerdir. Edebiyat ve
sanatın göstermeye bağlı anlayışını gözler önüne seren temsil sanatı, tragedya,
trajedi, tiyatro ve birçok türeviyle Dünya edebiyatında kendini önemli bir yere
konumlandırmıştır. Tanrı hükmü, adalet, kader, hırs, intikam ve isyan
bilincinin insan zihninde, eylemlerinde ve bilincinde tezahürü trajedinin
başlıca konularındandır. Bu çalışmada da William Shakespeare’nin Hamlet eseri ve Sophokles’in Antigone eseri üzerinden karşılaştırmalı
olarak bahsi geçen başlıkların karakterler bağlamında trajedik yansımaları
irdelenecektir.
Kader,
adalet ve başkaldırı kavramları insan perspektifinde birçok düşüncenin
filizlenmesi ve eyleme dönüşümüyle kendini göstermektedir. Eylemlerin
metinlerde işlenişi bu çeşitliliği açıklar niteliktedir. İlk olarak Hamlet
karakteri üzerinden kavramlar incelenebilir. Hamlet, kardeşi tarafından
kulağına zehir dökülmesi sonucu öldürülen Danimarka kralının oğludur. Ve insani
adaletin temsili intikam hikâyesi de tam bu olay bağlamında cereyan etmektedir.
Hamlet ilk başta bu olayı bilmediği için kadere boyun eğmiş ve ölümün ardından
gelişen annesi ve amcasının planlanmış evliliğine karşı çıkmamıştır. Lakin
olayların seyri değiştiğinde karakterin kendince adalet arayışı sahneye
aktarılmaktadır. Hamlet adalet arayışını, intikamını vicdani ve psikolojik
boyutları kullanarak alma gayretindedir. Sözlü işkence ve ruhsal bunalımı
ortaya çıkaran intikamı kullanan karakter, babasını katleden amcasını ruhsal
olarak kendi tasarladığı tiyatro oyunuyla çöküntüye uğratmayı ve annesinde de
suçluluk psikolojisi oluşturarak intikamını almayı hedeflemiştir. İkinci metne
ve ana karakter Antigone’ye baktığımızda da onu harekete geçiren olayın,
abilerinin hükmetme hırsı neticesinde birbirini katletmeleri ve sonucunda da
karşı tarafta yer aldığı için yadırganan kardeş Polyneikes’in cenazesinin
insani olmayan tarzda ortada bırakılışıdır. Antigone bu tavır karşısında kendi
adalet anlayışını ve tanrıya bağlılık kaidesini ön plana çıkararak bir isyan
bilinci ve başkaldırı örneği tasarlamıştır. Bu duruşunu da “toprağın
üstündekilerden çok altındakileri memnun etmeliyim sonsuza dek onlarla
kalacağıma göre” (Sophokles, s.4). Sözleriyle desteklemiştir. Burada görüldüğü
üzere adalet çok yönlü bir meseledir. Bir tanrı hükmü bir de insan aklının
oluşturduğu, hırslara bürünmüş adalet anlayışı vardır. Antigone ise tanrısal
hükümlere başvurarak insanın yarattığı yozlaşmış hükümlere, abisinin cenazesini
toprakla kapama vasıtasıyla başkaldırmıştır. Her iki karakterde de görüldüğü
üzere adalet arayışı temelinde bir başkaldırıyı, isyan bilincinin eyleme
dönüşümünü okuyucuya aktarmaktadır. Adalet kavramının son demi ve en işler kademesi
ise hak tecellisidir. Her iki metnin sonuç aşamasında gökten bir el uzanır ve
kendi adaletini ölüm perspektifinden inşa eder niteliktedir.
Adalet
arayışının bir başkaldırı, isyan bilinci ve zihinsel bir soruşturma doğurduğu
gerçeği karakterlerin tavırları bağlamında ele alınabilir. İktidar hırsı,
savaş, kan ve sağduyu, akıl, bilinç çatışmasını da beraberinde getirmiştir.
Karşıtlıklar üzerine kurulan metinler, karakterler üzerinden bir özelliğe
bürünmüş ve okuyucuya aktarılmıştır. İlk olarak iktidar hırsı ve stratejik
yönetimin adalet kavramını yozlaştırması üzerine odaklanılabilir. Kral Claudıus
ve hükümdarlık için işlediği suçlar örnek olarak verilebilir. Kral tahta
geçmek, hüküm sürmek için abisini zehirleme girişiminde bulunmuştur ve sonrasında
tahtının devamı için ana karakter Hamlet ve Başmabeyinci’nin oğlu Leartes’i
kavgaya tutuşturmuştur. Buna binaen denilebilir ki iktidar hırsı insanı; kana
ve şiddete maruz kılmaktadır. Hükümdar Kreon’da da yasalara göre hükmetme
arzusu ölüm ve pişmanlığı beraberinde getirmektedir. Denilebilir ki Kreon ve
Claudıus devletin ve insanın oluşturduğu yasaları yozlaştırma bağlamında
dikkate alarak tanrının hükümlerini, toplumun sesini, oğlu Haimon’un sağduyuya
davetini görmezden gelerek büyük bir pişmanlık ve hakkın adalet tecellisine
tabi kılınmıştır. Bu da gösteriyor ki hükümdar adaletini hırs, yozlaşmış adalet
ve şiddet meyilli inşa ettiğinde metinden hareketle tanrının gazabına
uğrayarak, üst bilincin ve adaletin hükmü altında çaresiz kalmaktadır.
Şiddet
ve insani adaletin akıl ve tanrısal adaletin çatışması neticesinde temsili
olanın gürültülü ölüm ve sesli çırpınışlara aktarımı söz konusudur. Bir de bu
olaylar neticesinde sessiz bilinçlerin ve çığlıkların varlığı dikkate değerdir.
Bu duruma örnek olarak her iki metinde de varlıklarıyla dikkat çeken aşkın ve
intikamın esiri, sessiz direnişin delilik boyutunda temsili Ophelia ve çaresiz
kabullenişin, kadere boyun eğmenin temsili İsmene söz konusudur. Ophelia,
Hamlet’e olan aşkı ve babası Polonius’a olan bağlılığının çatışması neticesinde
kendince sessiz bir eylem olarak nitelendirebileceğim intiharı kurtuluş olarak
görmüştür. Karşıtlıklar karşısında kendini boğulma yoluyla ifade eden karakter,
kurtuluşunu akıldan sıyrılıp delilik boyutuna geçerek “Deli diyorum, delilik
nedir aslında? Deli olmamanın tam tersi değil mi?” (W. Shakespeare, .47).
Diyerek tarif etmiştir. Ve ölümünü deliliğiyle meşru kılmıştır denilebilir. Bir
diğer durum ise İsmene’nin çaresiz kabullenişi ve olanlar karşısında kardeşinin
yanında ölmeyi isteyişidir. Bu örnek vakada da karakterin kendini var edimi
olarak ölmeyi bireysel destek haline getirmek ve çaresizliğini kırma girişimi
söz konusudur. Ölüm bu örnekte görüldüğü üzere bir varolma edimi ve aksiyonu
olarak karşımıza çıkmaktadır. Aynı edim Kral Claudius’un abisini zehirleyip
öldürdüğünde de ortaya çıkmaktadır. Claudius’un varolması, hükümdar olabilmesi
ve yengesine sahip olabilmesi abisinin ölümüyle gerçekleşmiştir. Bu durumda
ölüm, yeniden bir yapılanmanın ve fark edişler furyasının başlangıç eylemidir.
Ölüm
meselesi varoluş, bilinçlenme ve tanrı hükmünün varlığını olumsuz yollarla
deneyimleyerek kabullenme olarak ele alınabilir. Bir de ölümü olayları bağlama,
nihayete erdirme, suçluları cezalandırma, gerçekleri ortaya çıkarma, kazanan ve
kaybeden karakterleri okuyucuya aktarma ve en önemlisi okuyucuyu kişisel
soruşturmaya yöneltmesidir. Antigone metninden hareketle;
“ Mutluluğun kaynağı sağduyudur.
Kimse karşı çıkmamalı tanrı buyruğuna.
Kibirle söylenen büyük laflar, ağır bedeller
ödeterek yaşlılıkta öğretirler sağduyuyu” (Sophokles, s. 52-53).
Mutluluğun kaynağının tanrı hükmüne
ve adaletine sığınmak, kibirli olmanın ağır bedelleri olduğu gerçeği okuyucuya
ders niteliğindedir.
Sonuç itibariyle her iki metinde de kader, adalet ve başkaldırı kavramları insan zihninde birçok düşüncenin filizlenmesi ve eyleme dönüşümüyle kendini göstermektedir. Her iki metinde yer alan karakterlerde görüldüğü üzere adalet arayışı farklılıklar göstermektedir. Hamlet adalet arayışını psikolojik buhranlar yaratarak, insan sorgulamalara iterek dile getirmiştir. Kreon ve Kral Claudius’ta adalet kavramı ise devlet aklı ve yozlaşmış idare bilincinin savunmasını yaparak aktarılmıştır. Son olarak sessiz direnişçilerde ise adalet kendini delilik ve çaresizliği ölümle kırma girişimiyle şekillenmiştir denilebilir. Genel itibariyle her iki metinde bilinçli başkaldırının isyan bilinciyle yoğrulup eyleme dönüşümünü okuyucuya aktarmaktadır. Tanrı adaletiyle, hükümdarın hırsa bürünmüş adaletinin çarpışması neticesinde tanrının gazabına uğramak, üst bilincin ve adaletin hükmü altında çaresiz kalmak metinlerin fikri odağıdır denilebilir. Son demde hak tecellisi neticesinde gerçekleşen ölümler toplumsal bilincin varolma edimi ve aksiyonu olarak karşımıza çıkmaktadır.
Tolga AYDIN
Shakespeare, W., & Eyuboğlu, S.
(2012). Hamlet (8. bsk). Türkiye İş
Bankası Kültür Yayınları.
Sophocles, & Bayram, B. (2018). Antigone (K. Karasulu, Ed.; A. Çokona,
Çev.; Yedinci basım). Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları.
Yorumlar
Yorum Gönder