Ana içeriğe atla

KIZIL SEVDA- Abdulbaki ÇAKIR



KIZIL SEVDA
Siyah sırma saçlarının vuslatına ermedikçe elim,
Gün rengi yaprakların tenime değmesi neden?
Senin revnaklı kalbini hissetmedikçe kalbim,
Seni görünce pır pır atması neden?
Güz mevsiminde o güzel bahçeleri seninle dolaşmadıkça,
Gözlerim onları görse ne hacet?
Nice güzel sözler işitsem de sana söylemesem.
O bülbül gibi şakan dilim şarkı söylese neden?
O güz bahçelerinde el ele dolaşmadıkça
Kalbim sana yansa, gözüm onları neden?
Ben yine ben olsam da
Sen olmadıkça ben demenin manası ne?
Sevgilim, her bahçede gezeriz.
Senden güzelini bulamayacağını bilerek,
Feleği uçtan uca dolaşsak yine ne?
Ben seni bulamayacağımı bilerek çıkarım yola,
O güzel güz bahçelerine yine de bana ne?
Her seferinde seni görme bahanesiyle bakarım.
Kasımpatılara, Güllere, Kamelyalara ama
Ne Kasımpatı senin kadar renkli,
Ne Gül senin kadar asil,
Ne de Kamelya senin kadar zariftir.
Biz bu mevsimde tanıştık seninle.
Herkes sonbahar der ama sen ilk baharımsın.
Ve sevgilim umarım ki
İlk baharım olan sen,
Sonbaharım olmazsın umarım.
Ben yaprak değil kalbimi dökerim sana çünkü.
Ve sevgilim; ben, senin kalbinin hayrı olmadıkça
Benim kalbim sana atsa neden?

                                              Abdulbaki ÇAKIR


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

8 BİN- Nada DOSTİ

           8 BİN (Srebrenitsa Katliamı)          Bir anda gözlerini kapa ve büyük bir mağarada olduğunu hayal et..! Boş, nem dolu, karanlık! Kapkara! Aydınlık güneşin ışınlarının çok az girebildiği korkunç bir yerde olduğunu! Soğuk! Öyle bir soğuk ki temmuzda dahi titretiyor insanı.    Tarih 11 Temmuz. Kara gün!    Bizi nereye götürdüklerini henüz söylemişlerdi. Tarihi ve hatıralar dolu bir yer olduğunu biliyorduk, fakat burası ne bir müze ne de bir sanat galerisiydi. Sonra, buraya gelince donakaldık! Sanki başka bir mevsim ve başka bir dünyadan gelen bir soğuk hava akımı geçiyordu üstümüzden. Öğrendik ki II Dünya Harbi’nden sonra Avrupa'nın en büyük katliamın yaşandığı yermiş burası. Tam bizim durduğumuz yerde, yığınlar halinde insanlar toplanmış. Kadınlar, erkekler, yaşlılar ve çocuklar… Onlara yapılanlar ise büyük bir insanlık suçu olarak hafızalara kazınmış. Öylece donaklamaya devam ediyoruz!    Burada toplananlar ben ve sen gibi insanlarmış...! Beyefendil

GÖRÜ KANDİLLERİ- İsmet Çağrı KIZILAĞIL

GÖRÜ KANDİLLERİ Benim Adına türlü şiirler yazdığım ayna, Bana söyleyemez içimdeki sakladığım meşhur yangını. Açtığım odalarda, gösterdiğim loş ışıklar, Sebepsiz bir sonuç beklememeli ışıklar. Sebepsiz ışık patlar, sonucunda söner. Geriye ampul parlaklıklarından, kandiller kalır. Kandiller, küçük cisimlerin can yoldaşıdır. Karanlık ve zifiri bir ateş oda etrafında... Odalar içinde gizi süsleyen aynalar. Aynalar bana söyleyin  kaç dakikanız var? Vakitten bir gelinlik, damata teslim... Damatın papyonu kredilere... Ve kimilerinin "evlilik" dediği saadet banka sözlüklerine... Ayna kararır banka duraklarında. Camları susar, saydamlığı daralır masum aynaların. Aynalar, en dolu babanın susuz haykırışlarına şahittir. Ya gözgü; Mutluluk, bir umudun içindeki kelepçeye teslim. Umut, günün sonunda sözleri yutan aynalara... Aynalar, en dolu babaların haykırışına... Ve babalar, Bitmeyen ışıklara...                                      İsmet Çağrı KIZILAĞIL