Ana içeriğe atla

KAZAKLAR- Sude Nur CEVİZCİ


Kazaklar…

Genelde sıcak tutulsun diye giyilen bir kıyafettir. Bu aralar hayatıma yön veren renkleri ile günümün başlangıcı haline getiriyorum.

Kulağa saçma geliyor değil mi? Ama bazen insan yaşanan olayları bir yere bağlamaya çalışır. İşte ben de bu yaşanan olayları kazakların renklerine göre belirliyorum. Mesela en sevdiğim kazağımı şu an giyemeyecek kadar cesaretsizim. Sabah onu giydiğimde benim günüm belli artık. Artık yeşil rengi pembe rengi sevemeyecek hale geldim. Bu da bir sıkıntı mı hocam?

Durur düşünür. Belki de değildir. Şarkılara da anlam yüklemiyor muyuz? Peki şöyle bir şey soralım bu olayı yaşayan kendimize de bir anlam yüklüyor muyuz? Hadi dün güzel geçmedi o zaman ne yapalım? Kendimizi az çıkarıp kenara koyalım. Bir makinaya girsin de temizlensin. Mümkün mü? Değil. Kendimize ifade edemediklerimizi işte kazaklara yükledik. Şimdi ceremesini onlar çekiyor. Ama inat ettim yarın için o yeşil rengi giyeceğim. Benim en sevdiğim renktir aslında. Bir anda sevdiğimiz şeylere nasıl da yabancılaşıp düşman oluyoruz. İnsanoğlu nasıl da nankör.

Şimdi savunma yazısına geçelim. Karşımıza oturtalım kendimizi. Anlat bakalım ne diyeceksin?

-          Diyecek bir şeyim yok.

Beklenen cevap. Konuşmak cesaret ister değil mi?

Yaşamak peki? İnsanın nasıl bu kadar mükemmel olurken ruhu bu kadar kötü olabilir. Sağlık sadece bedende midir? Evet evet soruyorum ki öğreneyim. Cevapları siz verin ben veremem. Nedenini sorma burada soruları ben sorarım. Ama söyleyeyim. Bilinen şeyler fark edilmez. Birisinin söylemesi beklenir. Sonra aaa evet ya olunur. İnsanoğlu fazla ahmak.

Şimdi kopukluk yaşarız. Aynı şu an bu yazıyı birisi okursa yaşayacağı kopukluk gibi.

Şarkım bitti bekle.

-          Bekliyorum.

Hayatımda sessizlik olmasın diye sürekli şarkı çalıyor zaten. Korku ne büyük bir korkudur.

-          Rica ediyorum sus.

Arada bunu insanlara da yapıyorum. Önce konuş diyorum sonra bir anda sessiz olsun istiyorum. Hatta kapatıyorum kendimi biliyor musun? Neden sonra bir anda boş baktığımı fark ediyorum. Hani gözlerimiz tavana da az dalmadı. Daha ne olsun? Aaa ne fark ettim ben düşünüyorum zannediyordum. Boş bakmışım meğerse.

-          İyi bari diyecek bir şeyin de hiç yokmuş.

İyi ben bir sigara içip geliyorum. Sıkıntılı anların kurtarıcısı sanırız. Zamanında iğrenirdim. Neyden iğrendiysem dibine kadar yaşadım. Şimdi de kendimden iğrendiğim zamanlar çok oluyor. Şimdi yol nereye? Yol sevgili dostum şimdi tam anlamıyla bir psikolog olmalı. Bütün insanlara tanıdık tanımadık anlattım. Kafaları şişmiştir muhakkak az da para verip şişirmek istiyorum. Onun da dibine kadar yaşamam lazım.

Dinlemek zor geldi demi?  Ben böyleyim işte az da sen yorul istedim.

-          Sigara içecektin hala konuşuyorsun.

Sustuğum gün öleceğim biliyorsun demi? Sustuğum gün ben yaşasam bile öleceğim. O yüzden susamıyorum. Sessiz kalamıyorum. Sessizliğe tahammül edemiyorum. Bazen sesten başım ağrısa da seviyorum. Kahkahaları, gülüşmeleri, fısıldaşmaları… Sadece ağlamaları ve bağırmaları sevmiyorum. Bir de sessiz feryatları. İşte suskunluğun en güzel yediğim tokadı. Öyle olacaksa ölmek bir tercih olmalı.


Sude Nur CEVİZCİ

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

EVİN PORTRESİ- Leyla ARSLAN

     EVİN PORTRESİ  ... Evdeyim, burda çocukluğumun sıcak ekmek kokusu var. Sabahları erken öten kuşların, akşamları şehri kuşatan çiçek kokularının, tanıdık bütün sokakların, yol ayrımlarının ve denize bakan bütün evlerin... O evlerde geçen hatıraların izi var. Üstünden yıllar da geçse buraya gelir gelmez aradığım bir şeyi bulur gibi oluyorum. Henüz unuttuğum o taze bilgiyi hatırlamanın çabukluğuyla bir rahatlama alıyor içimi: bir huzur, belki de güven.. Kendimi güvende hissettiğim bir kuytu burası. Gölgesinde acılarımı dindirdiğim, bazen de bütün acılarımı yeniden hissettiğim bir yer... Duvarlarla sınırlı bir mekan olmaktan öte, penceresinden göğe uzanabildiğim... Denizi bütün genişliğiyle içine alabildiğim bir ova burası… Yeni biten otların üzerine uzanıp tatlı rüyalara daldığım bir ova. Çocukluğumun ve ilk gençliğimin elinden tutup aynada yetişkin bir kadına dönüştüğüm o kutlu yer. Evdeyim. Annemin mutfaktaki varlığı loş bir ışık olup odama yansıyor. ...

ÖLÜM VE YAŞAM ÇİZGİSİNDE ADALETİN TEMSİLİ- Tolga AYDIN

    ÖLÜM VE YAŞAM ÇİZGİSİNDE                   ADALETİN TEMSİLİ “Dünyaya geldiğim anda Yürüdüm aynı zamanda İki kapılı bir handa Gidiyorum gündüz gece” Aşık Veysel   Ölüm ve yaşam perspektifinde yaşamını idame ettiren insanın amansız mücadelesi tüm anlatılarda temsili bir sahnede yer alır. İnsanın iyilik ve kötülük dairesinde kendince anlam arayışında olması ve bunun temsilinin metne ve sahneye aktarımı dikkate değerdir. Edebiyat ve sanatın göstermeye bağlı anlayışını gözler önüne seren temsil sanatı, tragedya, trajedi, tiyatro ve birçok türeviyle Dünya edebiyatında kendini önemli bir yere konumlandırmıştır. Tanrı hükmü, adalet, kader, hırs, intikam ve isyan bilincinin insan zihninde, eylemlerinde ve bilincinde tezahürü trajedinin başlıca konularındandır. Bu çalışmada da William Shakespeare’nin Hamlet eseri ve Sophokles’in Antigone eseri üzerinden karşılaştırmalı olarak bahsi geçen başlıkların karakter...

KALIN TÜRK: İSMET ÖZEL- Kemal AKIN

                KALIN TÜRK: İSMET ÖZEL     Günümüz Türk Edebiyatı’nın yaşayan en büyük şairlerinden; İslam’ın, Türk ülküsünün savunucusu; fikir adamı, "değişimler şairi", “celladına gülümseyen adam”: İsmet Özel…     1944 yılının Eylül ayının 19.günü, Kayseri’de dünyaya geldi. Sökeli bir babanın altıncı çocuğudur. Öğrenim hayatı ve çocukluğu ülkenin çeşitli yerlerinde geçirdi. Babası ile muhabbeti kendi deyimiyle "o, öldükten sonra" başlar. Manevi açıdan derin bir çocukluk yaşayan Özel, Ankara Gazi Lisesi'nde öğrenimini tamamladı. Artık vakit, üniversite vaktiydi.1962 yılında, Ankara Üniversitesi, Siyasal Bilgiler Fakültesi’ne kayıt yaptırdı. Bu dönemlerde 'şiir' ile ilgisi, disiplinli bir şekilde devam etti. Çocukluğundan beri  şiirle uğraşan Özel, o dönemden aldığı ruhla şiire devam etti. Daha sonra ikinci sınıfa geldiğinde -okula devam edebildiği halde- okulu bırakma kararı aldı. Daha sonra Hacettepe Ünivers...