Kazaklar…
Genelde sıcak tutulsun
diye giyilen bir kıyafettir. Bu aralar hayatıma yön veren renkleri
ile günümün başlangıcı haline getiriyorum.
Kulağa saçma geliyor değil mi? Ama bazen insan yaşanan
olayları bir yere bağlamaya çalışır. İşte ben de bu yaşanan olayları kazakların
renklerine göre belirliyorum. Mesela en sevdiğim kazağımı şu an giyemeyecek
kadar cesaretsizim. Sabah onu giydiğimde benim günüm belli artık. Artık yeşil
rengi pembe rengi sevemeyecek hale geldim. Bu da bir sıkıntı mı hocam?
Durur düşünür. Belki de değildir. Şarkılara da anlam
yüklemiyor muyuz? Peki şöyle bir şey soralım bu olayı yaşayan kendimize de bir
anlam yüklüyor muyuz? Hadi dün güzel geçmedi o zaman ne yapalım? Kendimizi az
çıkarıp kenara koyalım. Bir makinaya girsin de temizlensin. Mümkün mü? Değil.
Kendimize ifade edemediklerimizi işte kazaklara yükledik. Şimdi ceremesini
onlar çekiyor. Ama inat
ettim yarın için o yeşil rengi giyeceğim. Benim en sevdiğim renktir
aslında. Bir anda sevdiğimiz şeylere nasıl da yabancılaşıp düşman oluyoruz.
İnsanoğlu nasıl da nankör.
Şimdi savunma yazısına geçelim. Karşımıza oturtalım
kendimizi. Anlat bakalım ne diyeceksin?
-
Diyecek bir şeyim yok.
Beklenen cevap. Konuşmak cesaret ister değil mi?
Yaşamak peki? İnsanın nasıl bu kadar mükemmel olurken ruhu
bu kadar kötü olabilir. Sağlık sadece bedende midir? Evet evet soruyorum ki
öğreneyim. Cevapları siz verin ben veremem. Nedenini sorma burada soruları ben
sorarım. Ama söyleyeyim. Bilinen şeyler fark edilmez. Birisinin söylemesi
beklenir. Sonra aaa evet ya
olunur. İnsanoğlu fazla ahmak.
Şimdi kopukluk yaşarız. Aynı şu an bu yazıyı birisi okursa
yaşayacağı kopukluk gibi.
Şarkım bitti bekle.
-
Bekliyorum.
Hayatımda sessizlik olmasın diye sürekli şarkı çalıyor
zaten. Korku ne büyük bir korkudur.
-
Rica ediyorum sus.
Arada bunu insanlara da yapıyorum. Önce konuş diyorum sonra
bir anda sessiz olsun istiyorum. Hatta kapatıyorum kendimi biliyor musun? Neden
sonra bir anda boş baktığımı fark ediyorum. Hani gözlerimiz tavana da az
dalmadı. Daha ne olsun? Aaa ne fark ettim ben düşünüyorum zannediyordum. Boş
bakmışım meğerse.
- İyi bari diyecek bir şeyin de hiç yokmuş.
İyi ben bir sigara içip geliyorum. Sıkıntılı anların kurtarıcısı sanırız. Zamanında iğrenirdim. Neyden iğrendiysem dibine kadar yaşadım. Şimdi de kendimden iğrendiğim zamanlar çok oluyor. Şimdi yol nereye? Yol sevgili dostum şimdi tam anlamıyla bir psikolog olmalı. Bütün insanlara tanıdık tanımadık anlattım. Kafaları şişmiştir muhakkak az da para verip şişirmek istiyorum. Onun da dibine kadar yaşamam lazım.
Dinlemek zor geldi demi?
Ben böyleyim işte az da sen yorul istedim.
- Sigara içecektin hala konuşuyorsun.
Sustuğum gün öleceğim biliyorsun demi? Sustuğum gün ben yaşasam bile öleceğim. O yüzden susamıyorum. Sessiz kalamıyorum. Sessizliğe tahammül edemiyorum. Bazen sesten başım ağrısa da seviyorum. Kahkahaları, gülüşmeleri, fısıldaşmaları… Sadece ağlamaları ve bağırmaları sevmiyorum. Bir de sessiz feryatları. İşte suskunluğun en güzel yediğim tokadı. Öyle olacaksa ölmek bir tercih olmalı.
Sude Nur CEVİZCİ
Yorumlar
Yorum Gönder