Ana içeriğe atla

EN/GEREK- Sadık BÜYÜKSAKARYA


                           EN / GEREK

Geçen gün ihtiyaçlarımı gidermek için bir alışveriş merkezine gittim. Daha alışveriş merkezinin içine girmeden dışındaki reklam ve marka panoları bana ve benim gibi alışverişe gelmiş onlarca insana göz kırpmaya başlamıştı bile. Direnerek gözlerimi onlardan çevirmeye çalıştım fakat kendilerinden son derece emin bir şekilde içinde bulunduğumuz marka popülizmine dayanarak, bıçkın mahalle delikanlılıklarına güvenerek beni alt etmeye çalıştılar. 

Ben de dışarda yaşamış olduğum bu olayı bir an önce atlatabilmek için kendimi alışveriş merkezinin içine attım. Yağmurdan kaçarken doluya tutulmak nedir, nasıl olur hiç bilmezdim. Ve bunu bir alışveriş merkezinde yaşayacağımı da hiç tahmin etmezdim açıkçası. Ama gelin görün ki tahminini edemeyeceğim, hayalini dahi kuramayacağım keşmekeşlik ve bilinmezlik yumağının içinde buldum kendimi. 

Bu cümleleri okuyanlar haklı olarak şöyle bir çıkışta bulunacaktır:

"Kardeşim ilk defa mı alışveriş merkezine gidiyorsun?"

"İlk defa mı böyle bir görüntüyle karşı karşıya kalıyorsun?"

Elbette ilk defa alışveriş merkezine gidip, ilk defa böyle bir görüntüyle karşı karşıya kalmıyorum.

Fakat bu yaşadıklarım geçmişte yaşamış olduklarımdan daha farklıydı sanki. Alışveriş merkezinin içindeki dükkan sayıları artmış, dükkanın içindeki ürün yelpazesi farklılaşmış, ürünün ederini belli eden etiketler sıfırın başındaki rakamdan bağımsız olarak bol sıfıra boyanmış.

Müşteriyle ilgilenen -ilgilenmek zorunda kalan da diyebiliriz- çalışanların yüzündeki bıkkınlık ve sıkkınlık hali müşteriyi alışveriş yapmak üzere girdiği mağazandan gerisin geriye uzaklaştırıyor. İhtiyaca binaen güç bela mağazaya giriliyor. Girilen mağazanın deneme kabinleri lunaparktaki korku tünellerini andırırcasına müşterileri tarifsiz bir şekilde boğuyor ve korkutuyor. 

Alışverişi bitirmek üzere kasaya doğru ilerleyen ayaklar taşıdığı bedene veryansın ediyor. 'Kendisine zulüm edildiğini, acı çektirildiğini ve bu katlanılası zor durumları yaşamak istemediğini' taşıdığı bedene tökezleyerek aktarmanın derdinde.

Yaşadıklarım üzerine alışveriş merkezinin bir köşesine oturdum ve kendimle tartışmaya başladım. Kendime sorular sorup cevaplarını dört bir yanımı referans alarak cevaplamaya çalıştım. Ve son tahlilde ağzımdan şu cümle döküldü:

"Bu menfi durumların bir sebebi ve sebebe dayalı, çözüm odaklı reçetesi olmalı."

Evet!

Bu girdaptan çıkabilmek için bir reçete...

Elime kağıt ve kalemi alarak reçete oluşturmaya karar verdim. Sıcağı sıcağına bunu yapabilirsem daha tesirli olur diye düşündüm ve kağıdın üstüne sadece iki kelime yazdım:

"İstek" ve "ihtiyaç".

Elimizi attığımız vakit o şeyin ihtiyaç ya da istek olduğuna o an karar veremeyiz. Zira sol yanımız ağır basar ve ihtiyacımız olduğuna bizi inandırır. Bundan mütevellit sorgu suali o an yani haz ve hız peşindeyken değil, dingin ve sakin kafayla yapıp öyle yola revan olmalıyız. Kendimizi, ailemizi, yakınlarımızı ve çevremizi düşünüp bu düşündüklerimizi ihtiyaç ve istek dediğimiz ölçütlere de düşündürüp sonra "devam" ya da "tamam" demeliyiz. 

Kendimizi kandırarak; "Bunun böyle olması gerekiyordu ve böyle oldu." minvalinden uçurtmalarla gökyüzüne uzanırsak o uçurtmanın yönünü rüzgarın tayin edeceğini bilerek adım atmalıyız.

Ne için?

Sonu uçurum, sonrası pişmanlık olmasın diye…



Sadık BÜYÜKSAKARYA 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

EVİN PORTRESİ- Leyla ARSLAN

     EVİN PORTRESİ  ... Evdeyim, burda çocukluğumun sıcak ekmek kokusu var. Sabahları erken öten kuşların, akşamları şehri kuşatan çiçek kokularının, tanıdık bütün sokakların, yol ayrımlarının ve denize bakan bütün evlerin... O evlerde geçen hatıraların izi var. Üstünden yıllar da geçse buraya gelir gelmez aradığım bir şeyi bulur gibi oluyorum. Henüz unuttuğum o taze bilgiyi hatırlamanın çabukluğuyla bir rahatlama alıyor içimi: bir huzur, belki de güven.. Kendimi güvende hissettiğim bir kuytu burası. Gölgesinde acılarımı dindirdiğim, bazen de bütün acılarımı yeniden hissettiğim bir yer... Duvarlarla sınırlı bir mekan olmaktan öte, penceresinden göğe uzanabildiğim... Denizi bütün genişliğiyle içine alabildiğim bir ova burası… Yeni biten otların üzerine uzanıp tatlı rüyalara daldığım bir ova. Çocukluğumun ve ilk gençliğimin elinden tutup aynada yetişkin bir kadına dönüştüğüm o kutlu yer. Evdeyim. Annemin mutfaktaki varlığı loş bir ışık olup odama yansıyor. ...

ÖLÜM VE YAŞAM ÇİZGİSİNDE ADALETİN TEMSİLİ- Tolga AYDIN

    ÖLÜM VE YAŞAM ÇİZGİSİNDE                   ADALETİN TEMSİLİ “Dünyaya geldiğim anda Yürüdüm aynı zamanda İki kapılı bir handa Gidiyorum gündüz gece” Aşık Veysel   Ölüm ve yaşam perspektifinde yaşamını idame ettiren insanın amansız mücadelesi tüm anlatılarda temsili bir sahnede yer alır. İnsanın iyilik ve kötülük dairesinde kendince anlam arayışında olması ve bunun temsilinin metne ve sahneye aktarımı dikkate değerdir. Edebiyat ve sanatın göstermeye bağlı anlayışını gözler önüne seren temsil sanatı, tragedya, trajedi, tiyatro ve birçok türeviyle Dünya edebiyatında kendini önemli bir yere konumlandırmıştır. Tanrı hükmü, adalet, kader, hırs, intikam ve isyan bilincinin insan zihninde, eylemlerinde ve bilincinde tezahürü trajedinin başlıca konularındandır. Bu çalışmada da William Shakespeare’nin Hamlet eseri ve Sophokles’in Antigone eseri üzerinden karşılaştırmalı olarak bahsi geçen başlıkların karakter...

KALIN TÜRK: İSMET ÖZEL- Kemal AKIN

                KALIN TÜRK: İSMET ÖZEL     Günümüz Türk Edebiyatı’nın yaşayan en büyük şairlerinden; İslam’ın, Türk ülküsünün savunucusu; fikir adamı, "değişimler şairi", “celladına gülümseyen adam”: İsmet Özel…     1944 yılının Eylül ayının 19.günü, Kayseri’de dünyaya geldi. Sökeli bir babanın altıncı çocuğudur. Öğrenim hayatı ve çocukluğu ülkenin çeşitli yerlerinde geçirdi. Babası ile muhabbeti kendi deyimiyle "o, öldükten sonra" başlar. Manevi açıdan derin bir çocukluk yaşayan Özel, Ankara Gazi Lisesi'nde öğrenimini tamamladı. Artık vakit, üniversite vaktiydi.1962 yılında, Ankara Üniversitesi, Siyasal Bilgiler Fakültesi’ne kayıt yaptırdı. Bu dönemlerde 'şiir' ile ilgisi, disiplinli bir şekilde devam etti. Çocukluğundan beri  şiirle uğraşan Özel, o dönemden aldığı ruhla şiire devam etti. Daha sonra ikinci sınıfa geldiğinde -okula devam edebildiği halde- okulu bırakma kararı aldı. Daha sonra Hacettepe Ünivers...