Ana içeriğe atla

GENEL HATLARIYLA “İRADE TERBİYESİ"- Beril SAYĞI


Genel Hatlarıyla “İrade Terbiyesi”: İrademizi Güçlü Kılan ve Zayıflatan Hususlar

   İrade Terbiyesi, hayata yön veren ilkeleriyle irade eğitimini verimli kılan önemli bir kitaptır. Yazar Jules Payot, bu kitabıyla insanın iradesini nasıl yönetebileceğine dair bölümler yazıyor. Bu bölümlerin en az üçer tane de alt başlığı mevcut. İlk bölümde Payot, “irade” kavramının ne olduğuna dair açıklamalar yapıyor ve iradenin düşmanlarına kadar bu konuya küçük bir girizgah yapıyor.
   İrade terbiyesini öğrenmek ve hayat boyu irademizin iplerini ellerimizde tutabilmek elzemdir. Bu amaç uğrunda atılacak ilk adımda, kişiliğimiz için faydalı duygularımızı güçlendirmek ve zararlı olanları da uzaklaştırmak gelir. Bu şekilde karakterize edilebilecek sayısız duygu vardır. İsteksizlik ve tembellik sayısız olumsuz duyguların başında gelen iki durumdur. Çünkü bu duygular insanı harekete geçmekten alıkoyar. Harekete geçmeyen insan, hayattaki amacını kaybeder. Hayatta bir amacı olmadan yaşayan insan ise rüzgarda yönünü bilmeden oradan oraya savrulan yapraklar misali savrulur durur. Savrulup gitmeye yaşamak denir mi? Amaç, hakikate ulaşma yolunda karşımıza çıkan engelleri kaldırmamıza yardımcı olur. Bir erek uğruna çalışıp yaşamak ve savrulup gitmek aynı değildir. Ruhunu, seçmiş olduğu ereğin ateşinde eriten insan; umut ettiği geleceği yaşamaya ve çaba göstermeye muktedir iken amaçsız yaşayanlar zamanla yaşam kalitelerinin düştüğünü görürler. Bu ereğe kavuşabilmek için her şeyden önce tek bir alana odaklanmak ve o alanda nasıl uzmanlaşacağını bilmek gerekir. Montaigne’in “Denemeler’’ adlı kitabında çok anlamlı bir cümle geçer: ‘’Her yerde olmak, hiçbir yerde olmamak demektir.’’ Zihnimizin katmanlarında geniş bir yere sahip olan her düşünce, performansımızı tüketmeye aday olur. Birden fazla alana odaklanmış olan beyinden verim adına çok bir şey beklenilmemelidir. ‘’Rüzgarlı bir odada yanan mum’’ olmamak için tek bir amaca odaklanılmalıdır.
   Zorlu hayat yolculuğunda kazanılmış bir mücadeleye talip olmak, bittabi beraberinde asıl gayeyi tespit edebilmeye götürecektir. Bu tespitin dönütü olarak da başarı gelecektir. Başarı yolunda ilk adım, kimlik tespiti ile başlamalıdır. Kimlik tespiti bir netice değildir. İrade terbiyesindeki en önemli süreçtir.      Bilmelerin en güzeli, kendini bilmektir. İnsan, kendi kalemi ile çizdiği sınır çizgilerinin uzunluğundan haberdar olmalıdır. Bir olaya eleştirel bakış açısı ile yaklaşıp bu olayı sınırlarının neresine koyduğu ile ilgilenmelidir.
Hakiki yaratma; bir fikri bütünsel olarak düşünmek, gerçekliğin bütünlüğünde iradeyi algılamak demektir. Lüzumsuz detaylar, gerçeği gizler; hakikatin üstüne karanlık bir gölge düşürür. İçimizdeki tembellikle bir olup gözümüzü boyar. Hakiki gerçekliğin bütünselliğinde ciddi bir değer kaybına sebep olur. Yani denilebilir ki tembellik ve detaylarda boğulmak, irademize zararlı olan iki kavramdır.
   Bunların yanı sıra, irade terbiyesi sürecinde mücadele edilmesi gereken en önemli problem; şehvetin esiri olmaktır. Payot’ya göre, “kontrolsüz cinsellik” irade ve ruha felaketleri getirir. Bu hususta, cinselliğin temelinde tembellik olduğunu söylemek mümkün.
   Görüyoruz ki yazara göre her olumsuz duygunun temelini “tembellik” oluşturmaktadır. Tembel olanın meşguliyeti yoktur. Meşguliyeti olmayan beyin, gereksiz şeylerle ilgilenmeye başlar. Unutmayalım ki meşguliyet, emniyettir. Tembellik, insanı şehvete iter. Ahlaki çöküntü ile birlikte irade eğitiminde gösterilen çaba ziyan olur; insan, dürtülerinin esiri olmaya başlar. Şehvetten ve tembellikten kurtulmanın yolu çalışmaktan geçer. Hatta çalışmak tek başına yeterli değildir. Çalışmayı sürekliliğe dönüştürmek gereklidir. Süreklilik sağlandığı takdirde insan, irade terbiyesi konusunda biraz daha pişer. Sistemli bir şekilde alışkanlık edinmek hayattaki can simididir. Bu can simidine sahip olabilmek için organize edilmiş bir bilgi birikimine ulaşmak gerekir. Bilgiyi organize edip esere dönüştürmeyi başarabilmek mühimdir.
   Kitabın son ve en önemli bölümünde yazar, iç kaynaklarımızdan bahseder. Bu bölüm tefekkür, beden sağlığı ve harekete geçmek olmak üzere üç temel hususu anlatır. Tefekkür eden aklın bakış açısı, bir bal arısının fikrini damla damla oluşturmasına benzer. Kendi öz fikrini oluşturmak ve derinlemesinde düşünmekte fayda vardır. Tefekkür mühimdir ancak tek başına yeterli değildir. Payot, bu bölümde, gezmenin bedene ve ruha iyi gelen yanlarından bahseder. Sözün kısası; yazar bu bölümde tefekkür, beden sağlığı ve hareketi aynı potada eritir.
   Sonuç olarak yazar, iradeyi terbiye etme hususunda olumlu ve olumsuz duyguların tesirinden bahseder. Genel olarak kişiliği iradeli kılmada; sebatkar gayret, süreklilik, tefekkür, beden sağlığı gibi etkenler önemlidir. Tembellik, kişi ile iradesi arasına duvar olan pek çok olumsuz duyguları beraberinde getirir ve savaşılması gereken birincil düşmandır.


Beril SAYĞI

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

8 BİN- Nada DOSTİ

           8 BİN (Srebrenitsa Katliamı)          Bir anda gözlerini kapa ve büyük bir mağarada olduğunu hayal et..! Boş, nem dolu, karanlık! Kapkara! Aydınlık güneşin ışınlarının çok az girebildiği korkunç bir yerde olduğunu! Soğuk! Öyle bir soğuk ki temmuzda dahi titretiyor insanı.    Tarih 11 Temmuz. Kara gün!    Bizi nereye götürdüklerini henüz söylemişlerdi. Tarihi ve hatıralar dolu bir yer olduğunu biliyorduk, fakat burası ne bir müze ne de bir sanat galerisiydi. Sonra, buraya gelince donakaldık! Sanki başka bir mevsim ve başka bir dünyadan gelen bir soğuk hava akımı geçiyordu üstümüzden. Öğrendik ki II Dünya Harbi’nden sonra Avrupa'nın en büyük katliamın yaşandığı yermiş burası. Tam bizim durduğumuz yerde, yığınlar halinde insanlar toplanmış. Kadınlar, erkekler, yaşlılar ve çocuklar… Onlara yapılanlar ise büyük bir insanlık suçu olarak hafızalara kazınmış. Öylece donaklamaya devam ediyoruz!    Burada toplananlar ben ve sen gibi insanlarmış...! Beyefendil

GÖRÜ KANDİLLERİ- İsmet Çağrı KIZILAĞIL

GÖRÜ KANDİLLERİ Benim Adına türlü şiirler yazdığım ayna, Bana söyleyemez içimdeki sakladığım meşhur yangını. Açtığım odalarda, gösterdiğim loş ışıklar, Sebepsiz bir sonuç beklememeli ışıklar. Sebepsiz ışık patlar, sonucunda söner. Geriye ampul parlaklıklarından, kandiller kalır. Kandiller, küçük cisimlerin can yoldaşıdır. Karanlık ve zifiri bir ateş oda etrafında... Odalar içinde gizi süsleyen aynalar. Aynalar bana söyleyin  kaç dakikanız var? Vakitten bir gelinlik, damata teslim... Damatın papyonu kredilere... Ve kimilerinin "evlilik" dediği saadet banka sözlüklerine... Ayna kararır banka duraklarında. Camları susar, saydamlığı daralır masum aynaların. Aynalar, en dolu babanın susuz haykırışlarına şahittir. Ya gözgü; Mutluluk, bir umudun içindeki kelepçeye teslim. Umut, günün sonunda sözleri yutan aynalara... Aynalar, en dolu babaların haykırışına... Ve babalar, Bitmeyen ışıklara...                                      İsmet Çağrı KIZILAĞIL

KIZIL SEVDA- Abdulbaki ÇAKIR

KIZIL SEVDA Siyah sırma saçlarının vuslatına ermedikçe elim, Gün rengi yaprakların tenime değmesi neden? Senin revnaklı kalbini hissetmedikçe kalbim, Seni görünce pır pır atması neden? Güz mevsiminde o güzel bahçeleri seninle dolaşmadıkça, Gözlerim onları görse ne hacet? Nice güzel sözler işitsem de sana söylemesem. O bülbül gibi şakan dilim şarkı söylese neden? O güz bahçelerinde el ele dolaşmadıkça Kalbim sana yansa, gözüm onları neden? Ben yine ben olsam da Sen olmadıkça ben demenin manası ne? Sevgilim, her bahçede gezeriz. Senden güzelini bulamayacağını bilerek, Feleği uçtan uca dolaşsak yine ne? Ben seni bulamayacağımı bilerek çıkarım yola, O güzel güz bahçelerine yine de bana ne? Her seferinde seni görme bahanesiyle bakarım. Kasımpatılara, Güllere, Kamelyalara ama Ne Kasımpatı senin kadar renkli, Ne Gül senin kadar asil, Ne de Kamelya senin kadar zariftir. Biz bu mevsimde tanıştık seninle. Herkes sonbahar der ama sen ilk baharımsın. Ve sevgilim umarım ki İlk baharım o