Ana içeriğe atla

YANLIŞ DEVRİN İNSANI OLMAK- Yüksel ÇOBANOĞLU


   Yanlış Devrin İnsanı Olmak
   Kalabalıklar içerisinde yalnız kalmak, dış dünyadan soyutlanmak; kendini bir yere, bir devre ya da bir şeylere ait hissetmemek. Ait olamama duygusu… Bu duygu ve durumlar ne kadar da tanıdık aslında değil mi?
   İnsan; fıtratı gereği bir yere, bir devre ya da herhangi bir şeye aitlik hissetmek ister. Çünkü insan kendini ait hissettiği yerde daha rahat ve huzurludur, yine ait hissettiği devirde daha mutludur. Bugün ne o rahatlık, ne o huzur, ne de o mutluluk var bir hayli büyük bir kesimde. İnsanların yüzleri asık, tavırları sahte; samimiyet desek mumla aranır oldu. Bir-iki kafa dengi arkadaş buldun mu şanslı sayılıyorsun. Kimse kimseye güvenmiyor, herkes birbirine aşılması zor duvarlar örüyor. Çoğu kimseler menfaat kovalıyor. Sahtelik, almış başını gidiyor zaten. Herkes bulunduğu ortama göre maske değiştiriyor, farklı rollere bürünüyor.
   Ama eve gidip yalnız kalınca tüm o maskeler, saçma sapan girilen ve asla gerçeği yansıtmayan o roller anlamsız hale geliyor. Çünkü bütün gün yaptığın, söylediğin, belki de hissettiğin şeyler tamamen hayal ürünü ve hiçbiri sana ait değil aslında. Bir süre sonra bütün bu olanların farkına varıyorsun ve bu anlamsız sahteliktense kabuğuna çekilmek daha cazip geliyor. Dış dünyadan yavaş yavaş soyutluyorsun kendini. Bu bazen bir kitapla, bazen bir filmle ya da başlı başına saf düşüncelerinle oluyor.
   Sonra etrafında ne kadar insan olursa olsun sen kendini yalnız hissediyorsun. Çünkü sen, onlardan çok çok farklısın. Çünkü sen o yere, o devre ait değilsin.

Yüksel ÇOBANOĞLU 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

EVİN PORTRESİ- Leyla ARSLAN

     EVİN PORTRESİ  ... Evdeyim, burda çocukluğumun sıcak ekmek kokusu var. Sabahları erken öten kuşların, akşamları şehri kuşatan çiçek kokularının, tanıdık bütün sokakların, yol ayrımlarının ve denize bakan bütün evlerin... O evlerde geçen hatıraların izi var. Üstünden yıllar da geçse buraya gelir gelmez aradığım bir şeyi bulur gibi oluyorum. Henüz unuttuğum o taze bilgiyi hatırlamanın çabukluğuyla bir rahatlama alıyor içimi: bir huzur, belki de güven.. Kendimi güvende hissettiğim bir kuytu burası. Gölgesinde acılarımı dindirdiğim, bazen de bütün acılarımı yeniden hissettiğim bir yer... Duvarlarla sınırlı bir mekan olmaktan öte, penceresinden göğe uzanabildiğim... Denizi bütün genişliğiyle içine alabildiğim bir ova burası… Yeni biten otların üzerine uzanıp tatlı rüyalara daldığım bir ova. Çocukluğumun ve ilk gençliğimin elinden tutup aynada yetişkin bir kadına dönüştüğüm o kutlu yer. Evdeyim. Annemin mutfaktaki varlığı loş bir ışık olup odama yansıyor. ...

ÖLÜM VE YAŞAM ÇİZGİSİNDE ADALETİN TEMSİLİ- Tolga AYDIN

    ÖLÜM VE YAŞAM ÇİZGİSİNDE                   ADALETİN TEMSİLİ “Dünyaya geldiğim anda Yürüdüm aynı zamanda İki kapılı bir handa Gidiyorum gündüz gece” Aşık Veysel   Ölüm ve yaşam perspektifinde yaşamını idame ettiren insanın amansız mücadelesi tüm anlatılarda temsili bir sahnede yer alır. İnsanın iyilik ve kötülük dairesinde kendince anlam arayışında olması ve bunun temsilinin metne ve sahneye aktarımı dikkate değerdir. Edebiyat ve sanatın göstermeye bağlı anlayışını gözler önüne seren temsil sanatı, tragedya, trajedi, tiyatro ve birçok türeviyle Dünya edebiyatında kendini önemli bir yere konumlandırmıştır. Tanrı hükmü, adalet, kader, hırs, intikam ve isyan bilincinin insan zihninde, eylemlerinde ve bilincinde tezahürü trajedinin başlıca konularındandır. Bu çalışmada da William Shakespeare’nin Hamlet eseri ve Sophokles’in Antigone eseri üzerinden karşılaştırmalı olarak bahsi geçen başlıkların karakter...

KALIN TÜRK: İSMET ÖZEL- Kemal AKIN

                KALIN TÜRK: İSMET ÖZEL     Günümüz Türk Edebiyatı’nın yaşayan en büyük şairlerinden; İslam’ın, Türk ülküsünün savunucusu; fikir adamı, "değişimler şairi", “celladına gülümseyen adam”: İsmet Özel…     1944 yılının Eylül ayının 19.günü, Kayseri’de dünyaya geldi. Sökeli bir babanın altıncı çocuğudur. Öğrenim hayatı ve çocukluğu ülkenin çeşitli yerlerinde geçirdi. Babası ile muhabbeti kendi deyimiyle "o, öldükten sonra" başlar. Manevi açıdan derin bir çocukluk yaşayan Özel, Ankara Gazi Lisesi'nde öğrenimini tamamladı. Artık vakit, üniversite vaktiydi.1962 yılında, Ankara Üniversitesi, Siyasal Bilgiler Fakültesi’ne kayıt yaptırdı. Bu dönemlerde 'şiir' ile ilgisi, disiplinli bir şekilde devam etti. Çocukluğundan beri  şiirle uğraşan Özel, o dönemden aldığı ruhla şiire devam etti. Daha sonra ikinci sınıfa geldiğinde -okula devam edebildiği halde- okulu bırakma kararı aldı. Daha sonra Hacettepe Ünivers...