Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Temmuz, 2023 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

YEDİ GÜZEL ADAMA YEDİ KIRMIZI KARANFİL- Muhammet Baran ASLAN(Baranî)

YEDİ GÜZEL ADAMA YEDİ KIRMIZI KARANFİL Hepiniz yedi kere güzelsiniz. Hepiniz dilimizde bir kuş... Uçup gittiniz Hüdhüd misali. Yedi tohum ektiniz yarınlara. Ve sardınız yaralarımızı  Ümit yüklü pamuklara. "Sizler birer devdiniz." Büktünüz zamanın zulmünü, Kılıçlaşan kalemlerle! İdam sehpalarından arta kalan günlerde Yedi karanfil verdi, hayatın yedi rengi. Yeşilin her tonunu gördük  Ve haykırdık hüznün her makamında  Başharfleri "ACZ" tutan bir adamın kabrinde, Birden bire yahut                              bile bile! Sizler... Sizler bir gülüştünüz, Yetim kalmış bir neslin suretinde. Köksüz kalmış bir halkın dualarıyla Erittiniz kendinizi, iman dolu satırlarda. Bakarak ufka Ufak adımlar attınız, izleri heybetli... Karartırken sirenler gökleri, Gözleri fellik fellik yepyeni  Bir şeyler arayan bir asrın Yedi kat kirli sokaklarında, Sizler yedi kere temizdiniz! Yedi kere güzel...                              Muhammet Baran ASLAN                           

8 BİN- Nada DOSTİ

           8 BİN (Srebrenitsa Katliamı)          Bir anda gözlerini kapa ve büyük bir mağarada olduğunu hayal et..! Boş, nem dolu, karanlık! Kapkara! Aydınlık güneşin ışınlarının çok az girebildiği korkunç bir yerde olduğunu! Soğuk! Öyle bir soğuk ki temmuzda dahi titretiyor insanı.    Tarih 11 Temmuz. Kara gün!    Bizi nereye götürdüklerini henüz söylemişlerdi. Tarihi ve hatıralar dolu bir yer olduğunu biliyorduk, fakat burası ne bir müze ne de bir sanat galerisiydi. Sonra, buraya gelince donakaldık! Sanki başka bir mevsim ve başka bir dünyadan gelen bir soğuk hava akımı geçiyordu üstümüzden. Öğrendik ki II Dünya Harbi’nden sonra Avrupa'nın en büyük katliamın yaşandığı yermiş burası. Tam bizim durduğumuz yerde, yığınlar halinde insanlar toplanmış. Kadınlar, erkekler, yaşlılar ve çocuklar… Onlara yapılanlar ise büyük bir insanlık suçu olarak hafızalara kazınmış. Öylece donaklamaya devam ediyoruz!    Burada toplananlar ben ve sen gibi insanlarmış...! Beyefendil

GENEL HATLARIYLA “İRADE TERBİYESİ"- Beril SAYĞI

Genel Hatlarıyla “İrade Terbiyesi” : İrademizi Güçlü Kılan ve Zayıflatan Hususlar    İrade Terbiyesi , hayata yön veren ilkeleriyle irade eğitimini verimli kılan önemli bir kitaptır. Yazar Jules Payot, bu kitabıyla insanın iradesini nasıl yönetebileceğine dair bölümler yazıyor. Bu bölümlerin en az üçer tane de alt başlığı mevcut. İlk bölümde Payot, “irade” kavramının ne olduğuna dair açıklamalar yapıyor ve iradenin düşmanlarına kadar bu konuya küçük bir girizgah yapıyor.    İrade terbiyesini öğrenmek ve hayat boyu irademizin iplerini ellerimizde tutabilmek elzemdir. Bu amaç uğrunda atılacak ilk adımda, kişiliğimiz için faydalı duygularımızı güçlendirmek ve zararlı olanları da uzaklaştırmak gelir. Bu şekilde karakterize edilebilecek sayısız duygu vardır. İsteksizlik ve tembellik sayısız olumsuz duyguların başında gelen iki durumdur. Çünkü bu duygular insanı harekete geçmekten alıkoyar. Harekete geçmeyen insan, hayattaki amacını kaybeder. Hayatta bir amacı olmadan yaşayan

ÖLÜM VE YAŞAM ÇİZGİSİNDE ADALETİN TEMSİLİ- Tolga AYDIN

    ÖLÜM VE YAŞAM ÇİZGİSİNDE                   ADALETİN TEMSİLİ “Dünyaya geldiğim anda Yürüdüm aynı zamanda İki kapılı bir handa Gidiyorum gündüz gece” Aşık Veysel   Ölüm ve yaşam perspektifinde yaşamını idame ettiren insanın amansız mücadelesi tüm anlatılarda temsili bir sahnede yer alır. İnsanın iyilik ve kötülük dairesinde kendince anlam arayışında olması ve bunun temsilinin metne ve sahneye aktarımı dikkate değerdir. Edebiyat ve sanatın göstermeye bağlı anlayışını gözler önüne seren temsil sanatı, tragedya, trajedi, tiyatro ve birçok türeviyle Dünya edebiyatında kendini önemli bir yere konumlandırmıştır. Tanrı hükmü, adalet, kader, hırs, intikam ve isyan bilincinin insan zihninde, eylemlerinde ve bilincinde tezahürü trajedinin başlıca konularındandır. Bu çalışmada da William Shakespeare’nin Hamlet eseri ve Sophokles’in Antigone eseri üzerinden karşılaştırmalı olarak bahsi geçen başlıkların karakterler bağlamında trajedik yansımaları irdelenecektir.            

GÖRÜ KANDİLLERİ- İsmet Çağrı KIZILAĞIL

GÖRÜ KANDİLLERİ Benim Adına türlü şiirler yazdığım ayna, Bana söyleyemez içimdeki sakladığım meşhur yangını. Açtığım odalarda, gösterdiğim loş ışıklar, Sebepsiz bir sonuç beklememeli ışıklar. Sebepsiz ışık patlar, sonucunda söner. Geriye ampul parlaklıklarından, kandiller kalır. Kandiller, küçük cisimlerin can yoldaşıdır. Karanlık ve zifiri bir ateş oda etrafında... Odalar içinde gizi süsleyen aynalar. Aynalar bana söyleyin  kaç dakikanız var? Vakitten bir gelinlik, damata teslim... Damatın papyonu kredilere... Ve kimilerinin "evlilik" dediği saadet banka sözlüklerine... Ayna kararır banka duraklarında. Camları susar, saydamlığı daralır masum aynaların. Aynalar, en dolu babanın susuz haykırışlarına şahittir. Ya gözgü; Mutluluk, bir umudun içindeki kelepçeye teslim. Umut, günün sonunda sözleri yutan aynalara... Aynalar, en dolu babaların haykırışına... Ve babalar, Bitmeyen ışıklara...                                      İsmet Çağrı KIZILAĞIL

GENÇ MANİFESTO- Kemal AKIN

        GENÇ MANİFESTO Bir asırlık ömrünü geride bırakmış, ikinci asrına girmiş Türkiye’de değişmeyen bir olgu: gençlik… Evet, gençlik ve genç nesil bağlamında bir yazı yazma kararı aldım. Devletleri var eden ve ömürlerini devam ettiren en önemli unsur halktır. Bu “halk” denilen kavramın en dinamik, en işlevsel tarafını genç nesil oluşturuyor. Bu cümle ile genç neslin toplum içerisinde ne kadar önemli olduğunu anlatmışımdır umarım. Bu önemi bir kenarı bırakıp dağın görünmeyen kısmına baktığımızda toplumda söz sahipliği verilmeyen, 25 yaşına kadar sadece eğitim görmeye inandırılmış, parasız, niteliksiz, siyasal ve fikirsel olarak bir tarafı seçmeye mecbur bırakılmış  bir gençlik görürüz. Elbette ki bu olumsuz durumların tek sorumlusu “gençler” değil. Bu durumun değişmesi için bu yazıyı yazma mecburiyeti hissettim kendimde. Çünkü biliyorum ki benim kaderimin önümüzdeki yıllar içerisinde ne durumda olacağının kararını ben ve benim gibi genç insanlar verecek. Bu yüzden

HİKEMÎ POETİKA- Ahmet ŞİMŞEK

HİKEMÎ POETİKA Türk Edebiyatı ve İslam Edebiyatı’nın yeniden kuruluşu için öncelikli olarak edebi formların inşasına yol açabilecek, ön alabilecek esaslı bir norm inşa etmek gereklidir. Bu yüzden düzenlenecek olan veya başka bir deyiş ile açığa çıkarılacak olan norm için sağlam bir inanç yapısına ihtiyaç vardır. Bu inanç merkezli normun varlığı gelecek nesillerin köklerinden aldığı ilham ile yeni formların üretilmesini, ortaya konulmasını sağlayacaktır. Köklü bir norm inşasının gereği,  İslam akidesinde saklıdır. Böylece dimağları coşturan, köklü geleneğimize ait inanç merkezli bir yapı ortaya çıkarabilmek mümkün olacaktır. Her şeyden evvel, beşeri zihnin zihni faaliyetleri içinde esaslı bir devrim yapılmalıdır. Bu devrim öyle ki beşeri bulunduğu konumdan alınarak gerçek konumlanması gerektiği mevziye taşınmaya güç yetirebilsin. Bu devrim, ancak İslam akidesi ile gerçekleşebilir. Müslüman zihni ile ortaya konabilecek sanat metinleri ancak yön tayin edici niteliğe sahip

YANLIŞ DEVRİN İNSANI OLMAK- Yüksel ÇOBANOĞLU

   Yanlış Devrin İnsanı Olmak    Kalabalıklar içerisinde yalnız kalmak, dış dünyadan soyutlanmak; kendini bir yere, bir devre ya da bir şeylere ait hissetmemek. Ait olamama duygusu… Bu duygu ve durumlar ne kadar da tanıdık aslında değil mi?    İnsan; fıtratı gereği bir yere, bir devre ya da herhangi bir şeye aitlik hissetmek ister. Çünkü insan kendini ait hissettiği yerde daha rahat ve huzurludur, yine ait hissettiği devirde daha mutludur. Bugün ne o rahatlık, ne o huzur, ne de o mutluluk var bir hayli büyük bir kesimde. İnsanların yüzleri asık, tavırları sahte; samimiyet desek mumla aranır oldu. Bir-iki kafa dengi arkadaş buldun mu şanslı sayılıyorsun. Kimse kimseye güvenmiyor, herkes birbirine aşılması zor duvarlar örüyor. Çoğu  kimseler menfaat kovalıyor. Sahtelik, almış başını gidiyor zaten. Herkes bulunduğu ortama göre maske değiştiriyor, farklı rollere bürünüyor.    Ama eve gidip yalnız kalınca tüm o maskeler, saçma sapan girilen ve asla gerçeği yansıtmayan o rolle

ÖLÜYE- Muhsin Ertuğrul ÖZER

    ÖLÜYE   O gün mezarlıktan ellerim boş döndüm. Bir selamını alamadım topraktan.  Neden ölüye dua etmek hoş gelir?  Ömründe değil de  Ölümünde kenetlenir insan.  En son yamadığın pantolonum, Su geçirmeye başladı galiba.  Akan yağmurlar mı deldi ipliği,  Yoksa cemaatsiz secdelerim mi?  Yüzümden akan günahlar, Benim şaheserim mi?                                       Muhsin Ertuğrul ÖZER